Bugün aydınların çoğu dinî meselelerde manevî sarsıntıların ızdırabını çekiyor. Zaman zaman kafalarında şöyle sorular dönüyor:
Acaba din hayatın gerçeklerinden biri midir? Eğer geçmişte öyle idiyse bilimin hayatın şeklini değiştirdiği, dünyadan bilim ve bilimsel gerçeklerin dışında herhangi bir konunun kalmadığı bugün de öyle olmaya devam ediyor mu?
Din beşerî bir ihtiyaç mıdır yoksa şahsî bir mizaç meselesi midir ki o zaman dileyen dindar olur dileyen inkâr eder, sonuçta bu ve öteki eşit midir?