Osmanlı dünyasında mimari çizim tekniğinin imparatorluğun geleneksel sanatlarından Hat ve Minyatür teknikleri ile benzerliği, her durumda tasavvur edilenin kağıda aktarımını sağlayan zihin dünyası ve geleneksel düşünce yapısı ile bağlantısını ortaya çıkarır. Mimari çizimlerin kağıda aktarımında Hat Sanatı'nın araçlarının kullanılması, bu sanatın estetik ve teknik özelliklerinin mekan tasarımında da izlerinin okunmasını olanaklı kılar. Diğer taraftan, Minyatür Sanatı'nda doğaya ve yapılı fiziksel çevreye bakma biçimlerine ilişkin tercihlerin mimari anlatım teknikleri ile olan ilişkisi de gözden kaçmaz. Gerek Hat Sanatı'nın araçlarının kullanımını gerekse teknik çizimlerin anlatımını destekleyen düz yazı (inşâ‘), mimari tasarımın yazı, yazılı olan ve yazı araçlarından ayrı düşünülemeyeceğinin önemli göstergesidir. Güzel yazı yazma araçları ve yazının mimari çizimlerin gerisinde yer alan tasarım düşüncesi üzerindeki etkileri aracılığıyla, Osmanlı dünyasındaki görme biçimlerinin mimari anlatıdaki izlerini geleneksel sanatlar üzerinden anlamlandırmak mümkündür. Bu anlamlandırma, Osmanlı anıtsal yapıları yerine arşivde çizimleri ve yazılı belgeleri bulunan sıradan yapıların tasarımları üzerinden yapıldığında; Osmanlı Mimarisi'ni anlatan diğer metinlerden farklılaşarak bir başka öyküyü temellendirir. Bu kitap, birbirini izleyen tarih süreçleri ışığında Osmanlı Mimarisi'ni, plan tipolojileri, işlev, üslupsal ayrıştırma biçimindeki bilindik metodolojilerle ele almak yerine; yazı, yazılı belge, dil ve görme biçimlerine bağlı olarak sorgulamaktadır. Bu bakış açısıyla, gelenekselleşen tasarım yaklaşımlarının ve mimarlık düşüncesinin ortaya çıkardığı ilkelerin ulaştığı son nokta, Osmanlı'nın son dönemlerinden geriye yönelik bir değerlendirmeyle kaleme alınmıştır.