Lâl, insan yaradılış ve doğasının içkin yanını, var olma bilinciyle, insan ruhunun metaforlarını en yakıcı olan yerinden yakalıyor. İnsanın mistik yanını ve insansı doğasını en gerçekçi ve en masum haliyle veriyor. Kor yakıcılığında, titreticiliğinde, sarsıcılığındaki yerini buluyor. Yeşilova insan mahremiyetinin en gerçekçi yanının, özünün ve ruhunun, yani insan doğasının sınırlarında geziniyor. İnsanın en duyarlı yanlarına dokunuyor.
Lâl ’de sözü kanatlandırıyor Neşe Yeşilova. Sanki lügatte boynu bükük, küskün, sahipsiz ve yetim bekleyen kelimeler onun şiiriyle dudağa değiyor, kalbe taşınıyor. Kelimeler nicedir unuttuğumuz utançların perçeminden tutup ayağa kaldırıyor, unutup sokağa attığımız sevinçlerin izini buluyor. Modern zamanların telaşlarının küller gibi sardığı sakladığı ama asla soğutamadığı yakıcı korları elimize, dilimize yeniden koyuyor Neşe Yeşilova. Sanki hiç açılmamış bir lügatten seçiyor kelimelerini. Sanki hiç dile gelmemiş bir kıssadan kaderler biçiyor nefsimize.
Lâl suskusunda bestelenmiş, Leylâ tutkusuyla söylenmiş, lâl kızıllığında kâğıda düşmüş şiirler kalbinizin ateşine emanettir artık.