Dünya edebiyatında sayısız esere ev sahipliği yapmış, sinemadan resme sanatın her dalında büyüsü ve bilgeliğiyle göz kamaştırmış Roma, artık yardımcı karakter olmayı reddederek kendi adına konuşmaya başlıyor. La Fontaine’in fabllarında hayvanlar dile geliyorsa Roma neden kendini anlatmasın? Audrey Hepburn’ün geçirdiği muhteşem tatil, Mussolini’nin iktidarı altında ezilen halk, Freud’un çığır açan seansları, Kolezyum’da esrik çığlıkları hâlâ yankılanan gladyatörlerin trajik sonları bu kez Roma’nın sesinden yükseliyor.
Kucak açtığı insanların bedenlerinde ete kemiğe bürünen Roma, insanlığın hikâyesini biraz kırgın, umutsuz ama hep aşk dolu sesiyle fısıldıyor kulağımıza. Değil mi ki Roma tersten okunduğunda her yerde ve her zaman Amor’dur.
Peki neden Rom@? Neden “@”? Eski Roma’da geçen, çok gözde bir bilgisayar oyununun adı bu. Roma kentinin sanal dünyaya düşen kusursuz ama yalancı gölgesi. Oyun dünya çapında öyle tutulmuş ki oyuncuları arasında uluslararası karşılaşmalar düzenleniyor. Üstelik karşılaşmalar bu kez yerinde, Roma’da olacak. Ya kent davranıp da işin içine karışmaya kalkarsa? Roma benim derse, tüm Romalar benim.
Rom@, tarihin acılarından ve zamanın yorgunluğundan kaçarken aşka tutunan bir kentin çarpıcı öyküsü…