Kadın düşmanlığı, kadına yönelik şiddetin, cinayetlerin, baskı ve zulmün, toplumsal hayatı kıskacına alan tüm o eril tahakkümün ardındaki gerçekliği tanımlayabilecek en uygun kelime. Maurice Daumas, bu gerçekliği ortaya koyabilmek için ummadık bir yere, basmakalıp düşüncelerle yoğurarak kadın-erkek eşitsizliğini her defasında yeniden ürettiğimiz duygusal ilişkiler alanına eğiliyor.
“Bir kadının bir yabancıya kıyasla yakın çevresinden bir erkek tarafından tokatlanma, ellenme veya taciz edilme riskinin daha yüksek olduğunu unutarak aşka, dostluğa, evlilik bağına, aileye tapınıyoruz. Erkeklerin sergilediği sevecenlik, temel bir sorunu, kadınlardan duydukları korkuyu maskeliyor ki bu korku erkek egemenliğinin kökleriyle hiç de bağlantısız değil.”