Kaderin hiç gülmediği bu insana yaşamayı, sevmeyi, yemeyi içmeyi, giyimi kuşamı, gülmeyi konuşmayı, aşkı öğrettin sen. Miladımsın, tarihimsin, kimliğimsin, umudumsun, her şeyimsin sen. Nankörlük edip güvenini sarsamam. İşte bu yüzden öyle bir gizleyeceğim ki aşkımı, Mecnun gibi yandığımı, Kerem gibi savrulduğumu, Yusuf gibi prangalara vurulduğumu kimseler bilmeyecek. Külünü, dumanını rüzgârlarda savuracağım, kimse görmeyecek yangınımı. Hele sen, hele sen! Sen hiçbir zaman bilmeyeceksin…”
Başını alıp dağlara mı çıksa Bulut? Çöllere mi gitse acaba? Yok… Hayır… Hayır… Onun için en uygun yer bu hastane…
Kaderin ağlarını sabırla ve ustaca ören Suzan Mumcu, acıya, aşka, korkuya ve inanca dair koyu bir masal anlatıyor.
Benzerine kolay rastlanılmayacak bir hayatın hikâyesi, aşkla kavruluyor. Kaderin yapabileceği tüm hamleler ve aşka dair tüm karşılıklar Gizli Aşk Bu’da hayat buluyor.