Hitabe
Ey Türk Medyası!
Birinci vazifen tuttuğun kulübün istiklalini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek değildir.
Köşeni, programını ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek hiç değildir.
Birinci vazifen Türk Cumhuriyeti’ni, Türk sporunun istiklalini ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Siyasete, siyasilere, spordaki uzantılarına karşı ilelebet korumaktır.
Mevcudiyetinin ve Türk sporunun istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili bedhahların olacaktır.
Bir gün, Türk sporunun istiklalini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Gastedeki köşeni, tivideki koltuğunu kaybetmen gerekse de düşünmeyeceksin.
Günün birinde köşemi, koltuğumu vereceğime her gün ruhumu veririm diye de düşünmeyeceksin.
Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
Türk sporunun istiklaline kastedecek insanlar bütün ülkede emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Sporun bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün federasyonlarına girilmiş ve sporun her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Türk sporu fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Siyaset liglere, kupaya, yayına, yoruma her yere girmiş olabilir.
Milli maçlar mehter eşliğinde oynanmış olabilir.
Hatta federasyonlar seçilerek değil, atanarak gelmiş bile olabilir.
İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk sporunu siyasetten kurtarmaktır! Korumaktır.
Muhtaç olduğunuz kudret, hepinizin olmasa bile “bi kısmınız”ın damarlarındaki asil sportif kanda hâlâ mevcuttur!
Hürriyet 20.02.2015