Bilindiği üzere Allah, Kur’an-ı Kerim’i Hz. Peygamber’e yazılı bir metin olarak değil hitap üslubu ile vahyetmiştir. Bu üslup ile vahyedilen âyetler yazı diline çevrilirken, ilk muhataplarının anladığı gibi okuyanlar üzerinde de aynı etkileri bırakması; kelimelerin etimolojisi, semantiği, vurgusu ve ruhu ile birlikte yazı diline aktarılabilmesi ile mümkündür. Yani hitabet dili ile yazı dili birbirine eş değer anlamları ifade etmelidir. Bu ise Kur’ani kavramların orijinal anlamlarının çevirildikleri dile açıklanarak yazılmasını gerekli kılar. Ancak o zaman murad-ı ilâhî doğru anlaşılır ve maksat hasıl olur. Kelimeler (lafızlar), anlaşılması gereken mana ve maksadın suretleridir. Aslolan kelimelerle ifade ve işaret edilen mana ve maksattır. Peygamberler ve onların takipçileri işte bu hakikati kavrayıp hayatlarına tatbik etmişlerdir.
Vahyin amacı insanı Allah, Rab ve ilah bütünlüğünden oluşan tevhid inancına davet ve böylece fıtratına en uygun olan hayat nizamını bireysel, ailevi ve toplumsal hayata hâkim kılmaktır.