2020’de yayımlanan Edebî Bahisler gibi Edebî Bahisler-II de bütünüyle bir rastlantı sonucu doğdu. O gün, İlmî Tetkikler Mecmuası’ndan derlediğim ilk kitabı sanat – yazın ortamında “Cins Adam” diye nitelenen bir dostuma da götürmeseydim, o da bıyık altından da öte bıyık üstünden gülerek adını ilk kez duyacağım Hakikatler Mecrası dergisinin bir cildini ünlü koleksiyonundan getirmeseydi, bu kitap doğabilir miydi? Yanı sıra dergide Dr. Rıfkı Tezcanlı’nın bir fotoğrafı da vardı!
Ne demeli? “Rastlantıların değerine inanmalı” mı?
Adil İzci
Ya o “Hitler Amca” deye hitap ettiği Hitler’den “yüz paralık tereyağı” istemesi? Aziz karilerim, inanınız, haysiyetime o kadar dokandı ki! Yahu senin “amca” tabir ettiğin, koca bir Avrupa’ya kan kusturan bir zalim, bir diktatör! Milyonlarca insanın ölümünün, milyonlarca Yahudi’nin gaz fırınlarında yakılmasının, kül edilmesinin mesulü o ve etrafındaki gaddar avaneleri değil midir? Böyle bir caniden nasıl olur da tereyağı isteyebilirsin? O da memleketimiz namına olsa gene ne ise; hayır, kendi namına ve hepsi hepsi “yüz paralık”! Nedir bu? Tam bir acizlik! Fukara olsan da, kıtlıktan bunalsan da vaziyetini neye ayan beyan ortaya seriyorsun ve elin adamının olsa olsa bir iki kahvaltılık tereyağına tenezzül ediyorsun? Hem bu memleketimizde bir lokmacık dahi tereyağı kalmadığını bütün dünyaya ilan etmek olmaz mı? Vallahi haberim olsa idi, önce Ankara’nın mandıracılarını, Ulus Halini bizzat kendim yoklar, bulamaz isem Polatlı’ya haber salar, istediği miktar tereyağını –orada var ise tabiî– Orhan Veli Efendi’ye yollatır idim. Hem de rahmetli ecdadımın, anamın babamın hayrına! Dünyada harp var deye insanlık da ölmedi ya!