İnsanların Birlikte Varoluşu Üzerine Düşünceler
Hélène L’Heuillet, “Komşuluk: İnsanların Birlikte Varoluşu Üzerine Düşünceler” adlı çalışmasında bir arada yaşama pratiğinin felsefi açılımlarına odaklanırken, kent yaşamındaki bireyin hayatına dair çarpıcı durumların da altını çiziyor:
Kimlikler, sınırlar, samimiyet, merak, üst komşu ile alt komşu arasındaki tahakküm ilişkileri ve sokakta yaşayan “dış” komşular...
Komşuluk bugün olmazsa olmazımız; ne de olsa hepimiz komşuyuz artık. Émile adlı eserinde dünyada artık sürülecek toprak kalmadı diyen Rousseau şöyle dursun, Robinson Crusoe bile çocuksu muhayyileyi bir tarafa bırakıp el değmemiş bir ada olmadığının farkına varır. Dünyanın yuvarlak olması hasebiyle kaide gereği hepimiz komşu olsak da Kant’ın işaret ettiği üzere taşımacılığın gelişmesi ve –20. yüzyılda özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra dörde katlanan– dünya nüfusunun artması kâğıt üstündeki bu gerçeği olgusal bir veriye dönüştürdü. Hepimiz birbirimize bağımlı hale geldik, başkasıyla muhatap olmamak için uzaklaşma bahanemiz kalmadı.