Sevinç Kuşları 3
Sıfatsız büyüyordu İrfan. Tabii aynasız, karanlıksız, gölgesiz. Enikonu topal, enikonu çolak, enikonu kör, enikonu patates kafa, enikonu çirkin, Orkun dışındaki akranları arasında enikonu arkadaşsız, dostsuz, 133’ün dışındaki dünya hakkında enikonu bilgisiz. Tek gözü olmayan birinin her şeyi kartpostal gibi görebileceğini, üçüncü boyutu isterse naylon gözlük takıp üç boyutlu sinema seyretse hayatta göremeyeceğini bilmiyordu mesela. Ve dışarıda kalbin beş para etmediğini de bilmiyordu.”
Rengârenk bir kadro cirit atıyor bu Sezgin Kaymaz romanında da: Polisler (iyisi, kötüsü, sivili), hastane personeli (manyağı, mahiri), yeraltı ahalisi (iyi mafya, kötü mafya!), garibanlar… Ve tabii Deccal – yani Deccal Bey… Ve iyiler ve kötüler.
İyilikle kötülüğün bazen birbirine de karışarak, bazen ayırt edilmez hale gelerek, hep kılık ve suret değiştirerek, boğuşup durmasının ve yenişememesinin romanı, Son Şûrâ. Bir hesaplaşmanın romanı.
Ve aynı zamanda bir aşk romanı… Kalbin “dana ciğeri” kadar olanına da, “kuzu böbreği” kadar olanına da sığabilen aşkın... İyiliğin de, kötülüğün de üzerinde kuş uçuran aşkın...