Haider, Le Pen, İtalyan neofaşistleri, “Kuzey Ligi”, Berlusconi, Neonaziler... “Oturmuş” ve “ılımlı” bilinen Batı ve Kuzey Avrupa’nın siyasal sistemleri, 1980’lerden beri “aşırı” sağ akımın hamleleriyle sarsılıyor. Bir yandan, eski marjinal sağ partilerden bazıları serpiliyor. Diğer yandan, sadece ‘kariyerleriyle’ değil söylemleriyle, yöntemleriyle de yeni olan partiler/hareketler çıkıyor. Kimileri, iktidara aday olacak kadar palazlanabiliyor. Belki çok da güçlü ve kalıcı değil, bu radikal oluşumlar. Fakat “sokaktaki adamı” etkileyebiliyor, cürümlerinden fazla yer yakabiliyorlar! Belki en önemlisi, Batı Avrupa demokrasilerinin hassas noktalarını, kırılganlıklarını test ediyorlar.
Hasan Saim Vural’ın kitabı, on dört ülkede radikal sağ partilerin gelişimini inceliyor: Kökenleri, liderlikleri, ideolojileri, stratejileri, örgütlenmeleri, seçmen destekleri ve toplumsal tabanları... Global kapitalizm bağlamındaki modernleşme sürecinin doğurduğu sorunların bu hareketlere etkileri... Demokrasilerin, “siyasal katılımın”, siyasal partilerin/hareketlerin krizini çözümlemek için açılan bir pencere aynı zamanda elinizdeki kitap.