Abdülkadir-i Geylânî, Hz. Peygamber’den tevarüsen gelen, kendi ifadesiyle “zâhir ve bâtın fıkhını” tahsil, zatında tahakkuk ve ameli ile âşikâr kılmakla İslâm dünyasında geniş bir coğrafyaya yayılmış “irfan” ve “yol”un pîridir. Günümüze kadar kesintisiz bir silsile ile devam eden Kadirî yolunun pîri ve tarikatlar üstü bir şahsiyet olarak şöhretinin sırrını, Fethu’r-rabbânî’deki şu güzel sözlerinden anlıyoruz: “Dilsizliği alışkanlık edin, şöhretsizlik elbiseni kuşan, insanlardan kaçmak yegâne hedefin olsun. Gözden kaybolmak için yerin içine girmeye bir yol bulabilirsen çekinme, gir. İmanın yemyeşil olup îkan ayağın yerde sapasağlam duruncaya, doğruluk kanatların tüylenip kalp gözün açılıncaya, evinin zeminini yukarı kaldırıp, Allah’ı bilme semasına kanat açıncaya kadar bu alışkanlıkta devam et. Bunu başarabilirsen sana arkadaşlık, bekçilik ve rehberlik eden biriyle doğuyu, batıyı, denizi, karayı, dağları, tepeleri, yerleri, gökleri dolaşır kolaçan edersin.
Bu düşüncelerin sahibi Abdülkadir-i Geylânî’nin yanı sıra, onun irfan ve yolunun ışığını Anadolu topraklarında uyandıran Eşrefoğlu Abdullah Rûmî ve İsmâil Rûmî de bu coğrafyanın ilim, irfan, kültür ve medeniyetini derinden etkilemişlerdir