Türkler hiçbir zaman devletsiz kalmadı. Son kalemiz olan Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar karşılaşmadığı bir tehlike karşısındadır. Dış güçlerin iktidara getirdiği bir hükümet, Türk ulusunun aleyhine, Batı’nın lehine çalışmaktadır. Bugün iktidarda milli değerleri kendi amaçları için tüketen bir parti var. Bunlar din sömürücüleri, değer istismarcıları ve siyaset cambazlarıdır. Toplumu Tayyipçi, cemaatçi, Alevi, Sünni türk, Kürt başörtülü, başörtüsüz gibi başlıklarla kamplara bölüp sürekli nefret tohumları eken bir iktidar yönetmekte... Son on yılda yaşananlara ne bizim ne de başka ülkelerin tarihinde rastlamak mümkün değil. Devlet işleri milletten, devletten ve muhalefet partilerinden gizli yürütülmektedir. Söylemlerle yapılanlar taban tabana zıt. İcraatı yapan kendileri, ters teperse suçlu muhalefet partileri, üçüncü kişiler ya da yabancılar. Kendilerini hiç sorumlu tutmuyorlar. Devletin mahremiyeti kalmamış, adeta çivisi çıkmıştır. Türk milletinin ayrılmaz parçaları olan sosyal grupların adları ayrı ayrı sayıldığı halde, kurucu unsur olan Türk adı sayılmıyor. Ülkeyi kana bulayan, pek çok gencimizi şehit eden bölücü katillerle masaya oturup, barış ya da açılım adı altında ülkemizin yarısını pazarlandı . Zaten Tayyip Erdoğan ne demişti, Ben ülkemi pazarlıyorum. Allah’ı, dini, camiyi ağızlarından düşürmediler ama halk onların dininden şüphe duyar hale geldi. Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır. Şimdi tam bu noktadayız.