“25 Temmuz 1938 günüydü ve Lizbon bir Atlantik esintisinin mavi gökyüzü altında parıldıyordu, diye iddia ediyor Pereira.”
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının en güçlü yazarlarından Antonio Tabucchi, ünlü yapıtlarından Pereira İddia Ediyor’da okurunu 1938 yılına, Salazar faşizminin kapkara gölgesindeki Portekiz’e götürüyor. Otoriter rejimin baskı altında tuttuğu basın sansürle boğuşurken, Lisboa adlı akşam gazetesinin kültür sanat sayfasını hazırlayan Dr. Pereira, 19. yüzyıl Fransız edebiyatından öyküler çevirmekte, bol şekerli limonatalarla kendini avutmakta ve ölmüş karısının portresiyle dertleşmektedir. Yaşanan siyasi çalkantılara kulak tıkayıp kendini geçmişe gömmüş olan yaşlı adamın hayatı ateşli ve idealist bir genç olan Monteiro Rossi ve sevgilisi Marta ile tanışınca tamamen değişir. Başlangıçta pek gönüllü olmasa da zaman içinde vicdanının sesine kayıtsız kalamayan Pereira devletin zorbalıklarına karşı sessiz bir direnişin kahramanına dönüşecektir.
Belki bütün bu nedenlerden ve nasıl anlatacağını bilemediği başka nedenlerden ötürü. Yüreğin seslerinden söz ederken, insanın kesin bir inancı olması güçtür, diye iddia ediyor Pereira.