Her dil, bünyesinde içinde geliştiği kültür sahasının tecrübe mirasını saklar. İlâhî vahyin son halkasını oluşturan Kur’ân da, nâzil olduğu dönemin ilk muhâtaplarının dilini bir iletişim aracı olarak kullanmıştır. Bu bağlamda hitâp ve mesajlarını dilsel bir zemin üzerinden muhâtaplarına ulaştıran Kur’ân’ın anlaşılması ve yorumlanmasında kullandığı dilin özelliklerine vâkıf olmak önem arzetmektedir.
Birçok dilde olduğu gibi Arap dilinin de kendisine has birtakım dilsel olguları var olup, geçmişte ve günümüzde araştırmacıları söz konusu konuları incelemeye sevketmiştir. Bu bağlamda Arap dilinin diğer dillerden farklı kendine has dilsel olgularından bir tanesi de ezdâd olgusudur. Bir lafzın iki zıt anlama delâlet etmesi anlamına gelen ezdâd, Arap dilinde bâriz bir şekilde yer alarak yansımaları Kur’ân’a kadar uzanmış ve beraberinde müfessirler arasında ciddi yorum farklılıklarına yol açmıştır. Elinizdeki bu eser, konuyu nazarî ve amelî düzeyde inceleyerek sözkonusu meselenin çözümü yönünde bir tercih denemesinde bulunmuştur.