“SENİN İÇİN KRALLIĞIMI YERLE BİR EDERDİM.”
Seelie Kralı Torin beni az kalsın dondurarak öldürecekken, sihirli bir geçien geçerek gerçek evime gönderilmiştim. Ama
görünen o ki gerçek evim, Istırap Sarayı olarak bilinen vahşi Unseelie Krallığı’ydı. Torin beni takip ederek boynuzlarımı
gördüğünde müstakbel gelininin krallığının düşmanlarından biri olduğunu anlamıştı. Benim türümden olanlara “iblis” diyordu!
Ne var ki bir Unseelie’nin boynuzlarına sahip olmama rağmen burada da hoş karşılanmamıştım. Kraliçe Mab ve korkunç
askerleri beni bir hain olmakla suçlarken bize işkence etmekten büyük keyif alıyorlardı. Istırap Sarayı’ndan canlı çıkmak için
tek umudumuz birbirimize olabildiğince yakın kalmaktı; bu at üstünde birlikte kaçmak ve aynı yatağı paylaşmak anlamına
gelse bile. Torin sevdiği her kadını öldürmekle lanetlendiği için buradaki her anımız son anımız olabilirdi ve bu yüzden her bir saniyemiz hüzünlü ve bir o kadar büyüleyiciydi.