Gönül Bektaş’ın, Tanzimat Fermanı’nın yayımlandığı tarihle (1839) Üsküp’ün resmi olarak Osmanlı hâkimiyetinden çıktığı yıl (1912) arasında Üsküp kent dokusunda yaşanan değişim ve gelişim sürecini anlattığı kitabı Bir Rumeli Kentinin Modernleşmesi: ÜSKÜP 1839-1912 YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Gönül Bektaş kitapta, dünya ekonomisinin etkisi paralelinde, bölgesel dinamikler, devlet reformları ve farklı tarihlerde üretilen ölçekli planlar ile görsellerin incelenmesiyle Üsküp’ün kentsel dokusunun o dönemde nasıl ve ne ölçüde değiştiğini irdeliyor.
Kitabın öyküsü, Üsküp’te dünyaya gelen Gönül Bektaş’ın, 2012 yılında Üsküp’te eline geçen bir kitapta, dedesinin adının ‘tiyatro kurucusu’ olarak yer aldığını ve tiyatronun kuruluş yılının 1906 olduğunu görmesi sonucunda dönem ve kent üzerine çalışmaya başlamasına dayanıyor.
Bektaş, Ege’yi Avrupa’ya, Doğu’yu Adriyatik Denizi’ne bağlayan yolların kavşağında, Balkanların göbeğinde bulunan ve Üsküp kenti üzerine yaptığı araştırmayı ve kitabın içeriğini şöyle anlatıyor:
“1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti’nde yeni bir dönem başlamıştı. Yeni dönem, imparatorluğun sınırları dışında hızla yükselen Batı emperyalizmi dönemine denk gelmekte ve kapitalistleşme süreci olarak da adlandırılmakta, eşzamanlı olarak Osmanlı’da Modernleşme/Batılılaşma süreci olarak da kabul edilmektedir. Modernleşme süreci tüm imparatorluğu ve özellikle Balkan Yarımadası’nı da etkilemişti. 18. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, ticaretin gelişmesinin de etkisi ve 19. yüzyılda kaybedilen topraklardan gelen göç dalgaları ile Balkanlarda çok sayıda Müslüman ve gayrimüslim halk kentlere akın etmişti. Sözünü ettiğim değişim, ulaştırma teknolojisinin de gelişmesi ile özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, Balkan topraklarının kalbini oluşturan Makedonya bölgesinde de yaşanmıştı. Başta Selanik, Üsküp, Manastır, Kavala ve Drama gibi birçok kent, değişim sürecine girip kendilerine özgü yapılar ve nitelikler kazanmışlardı.
Tanzimat reformlarının getirdiği yeniliklerin incelenmesiyle de Üsküp’ün toplumsal, tarihsel, sosyoekonomik ve siyasal yapısında gerçekleşen değişimler saptanmıştır. Ayrıca Üsküp’ün mekânsal yapısını değiştiren unsurlar, farklı tarihlerde üretilen ölçekli planlar üzerinden karşılaştırılması ve renklendirilmesiyle yeni yapılan yapılar ve imara açılan yeni alanlar saptanmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmanın önemi, daha önce yapılan çalışmalardan farklı olarak, 1839–1912 tarihleri arasında Üsküp kentinin dokusundaki değişim sürecini ele almasıdır. 15. ve 16. yüzyılların Üsküpü araştırmacılar tarafından daha büyük bir ilgi toplarken, ortaçağ sonları ile 18., 19. ve 20. yüzyıllar gibi kentin yeni bir çağa açılma çabası ve değişiminde olduğu dönemler, bütüncül olarak neredeyse göz ardı edilmiştir. Oysa 19. yüzyılda başlayan bu yeni değişim çağı, 14. yüzyılda Skople kentinin Osmanlı Üsküpü’ne dönüşümü kadar önemlidir.
Osmanlı fethinin ardından, Skople kenti, yönetim biçimi, kurumlar, örgütler ve yeni yapı tipleriyle, Osmanlı kent karakterini taşıyan yeni bir kent kimliğine bürünmüştü. Bunun gibi 19. ve 20. yüzyılın başında birçok alanda yapılan reformlar da yeni yapı türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Kentin geleneksel görünümü yeni yapılarla başkalaşmıştı.
Değişimi saptamak için 19. yüzyıla değin, Üsküp’ün fiziksel yapısını ve değişimini tanımak gerekmişti. Bu nedenle kent kronolojik olarak prehistoryadan 19. yüzyıl başına değin tarihsel, toplumsal boyutuyla ayrıntılı olarak incelenmiş; görsel malzeme, plan ve haritalar aracılığıyla fiziksel özellikleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Tüm bunlar, kentin sonraki dönemlerinin daha iyi anlaşılması için bir zemin olarak değerlendirilmiştir.
Kitap; Üsküp’ün konumu, yol sistemi ve ilk yerleşmelerin başladığı MÖ 6400–5800’lü tarihlerden Tanzimat Fermanı’nın ilanı olan 1839’a kadarki kentsel yapısı gözden geçirilerek başlıyor. İkinci bölümde, Tanzimat reformlarının getirdiği yeniliklerin, Üsküp’ün toplum yapısını ne ölçüde etkilediği ve değişmenin ne yönde olduğu, tarihsel, sosyoekonomik ve siyasal yapının değişimi incelenerek saptanmaya çalışılıyor. Üçüncü bölümde, Tanzimat Fermanı’ndanotuz yıl sonra, 1869’da Üsküp Belediyesi’nin kuruluşu ve kente kattıkları ele alınıyor. Sokakların temizliği, ağaçlandırılması, altyapının iyileştirilmesi, yolların düzenlenmesi gibi kamu alanlarında daha önce görünmeyen davranışların, belediye yetkilileri tarafından nasıl değerlendirildiği inceleniyor.
İlk planlama pratiğinin başlangıcını bulmak için Üsküp’te yapılan planlar/haritalar, planlamanın ilk verileri olarak, dördüncü bölümde aktarılıyor. Bu planlar/haritalar kentin var olan durumunu göstermekle birlikte, imar etkinliklerinde bir örgütlenme ve planlama düzeyine ulaşıldığını da gösteriyor. Bu çalışmada, farklı tarihlerde üretilen ölçekli kent planlarının/haritalarının asıl önemi, Üsküp’ün kentsel dokusunun nasıl ve ne ölçüde değiştiğini saptamak açısından çok önemli kaynak oluşlarıdır.
Üsküp kent mekânında fiziki değişimler 1873-1912 yılları arasında dört farklı evrede gerçekleşmişti. Bu evreler sırasıyla: Demiryolunun Üsküp’e gelişi, Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra kente göç dalgalarının başlaması, 1888 Üsküp’ün Kosova vilayeti merkezi oluşu ve Üsküp’ün son on iki yılı evreleridir. Modernleşme kavramıyla özdeşleşen ve kent alanında önemli fiziksel değişimler yaşanan bu evrelerin durumu, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci bölümlerde inceleniyor. Son olarak dokuzuncu bölümde, çalışmanın bir kısa genellemesi-özeti yapıldıktan sonra, Üsküp’te modernizmin başlangıcında yapılanlar, günümüzdeki gelişmelerle ilişkilendirilmeye çalışılıyor...”
Editörlüğü Burçin Yılmaz, kapak tasarımı Çağıl Bektaş, grafik tasarımı Resul Atabay tarafından yapılan kitap, Balkanlardaki Türk-Osmanlı kültür ve mimari mirasının izlerini sürmek isteyenleri, özellikle de Balkan göçmenlerini anayurtlarına bir tarih yolculuğuna çıkarmayı vaad ediyor.