“Artık sınırın ötesine geri dönme umudu çok az olan yerleşik bir vatandaş olmuştum; artık delilerin dünyasındaydım ve kendini aklı başında diye adlandıran insanlardan beni ayıran, kilitli kapılar ve demir parmaklıklı pencerelerden daha fazlasıydı.”
Istina Mavet, ıssız hastane koğuşlarından Çayır Evi’ne, kendilerine umutsuz vaka gözüyle bakılan ve onlara uygulanacak tek tedavi yönteminin lobotomi olduğuna inanılan hastaların kaldığı Çayır Evi’ne doğru sürükleniyor. Ama bu zorlu yolculuğu sırasında Istina, hastane çalışanlarının uzun süredir hiçe saydıkları hasta arkadaşlarını, özgün bir mizah anlayışı ve şefkatle gözlemlerken kendi eşsiz ve sorgulayıcı zekâsını da gözler önüne seriyor.
“Böylesine büyük engellerin üstesinden gelebilmek ve onları yapıtında yeni ve güzel bir biçimde kullanabilmek. Ne sıradışı bir kadın...”
Doris Lessing
“Bu roman hem güzel hem de acı verici, üstelik insanoğlunun kanı ve gözyaşı kadar da gerçek... Kitabın en karanlık sayfaları bile derin bir sezgiyle ışıldıyor ve insan hayatının değerli olduğunu göstermekle kalmıyor, her bir hayatın eşsizliğini de kanıtlıyor.”
Hilary Mantel
“Şiirsel, dokunaklı ve son derece eğlendirici...”
John Mortimer, Observer