Gittin.
Ben, iki aydır evimiz gibi olan otel odasında, camın önündeki o eski koltukta oturuyordum. Sen ise tüm hayatını bir bavula doldurup, gidiyordun. Kapı ardından kapanmıştı ve zaten iki başımıza olduğumuz bu ülkede artık yapayalnız kalmıştım. Acıdan yorulur mu insan? Yoruldum, yorgunluktan uykuya daldım. Aklımda son kalan: sen ve ben. Maçka Parkı’nda çimlere uzanmışız. Mayıs mı? Haziran mı? Hafif serin bir yaz akşamı sanki… Cırcır böceklerinin sesini bastırıyor sesin, bir taraftan beni kendine çekerken: "Hayat bizi nereye, nasıl savurursa savursun, sonsuza kadar elini tutmaya devam edeceğim." diyorsun. Gençlik, çocukluk… Gülümseyip sana sokuluyorum… Olur mu dersin bir şansımız daha? Ne dersin, şanslı mıyızdır o kadar? Bakarsın olur… Belki yine o Balık Tutan Şaşı Kedi Sokağı’nda…