Kemikleşmiş bir felsefi sistem önermediği, gerek kabulleri sorgulayan, yıkan ve yeniden inşa eden fikirlerini aforizmalarla sunduğu için kolay okunur. Bu onun cehennemidir oysa... İki üç çarpıcı sözün kuyruğuna kapılır gider insan ve özden uzaklaşır. Periferide dolaşır.
Üstelik yanlış anlamalara, çarpıtmalara da açık bir yapısı vardır Nietzsche’nin...
Bilhassa kardeşi Elisabeth Förster’in zekâ yoksunu düzenlemeleri sayesinde bir anda Nazilerin fikir babalığına yükselir mesela.
Yahut kendi kendini çürüten cümleleri sebebiyle omurgasız görülüp, züppe bir nihilist olarak sunulur kana susamışlara...
Onu anlamaya çalışmak, hakkını teslim etmek, felsefe tarihi içinde bir yere oturtmak arzusuyla ne çok eser yazılmıştır.
Kabul etmek gerekir ki, hiçbiri Karl Jaspers’in Nietzsche’si kadar başarı olmamış ve kabul görmemiştir.
Zira Jaspers, Nietzsche’ye tek boyutlu bir bakış açısıyla yaklaşmamıştır. Onu okumak yerine, incelemeyi tercih etmiştir.
Üstelik bunu, yanına hukukun, psikiyatrinin, tarihin, siyasetin ve teolojinin verilerini alarak yapmıştır. Sınırlarına ve kaynaklarına ulaşmak ve düşünce deneyimlerini eksiksiz anlamak için çaba harcamıştır. Denebilir ki, elinizdeki bu eser, Nietzsche’nin derdine ortak olmak ve daha içten bir okuma yapmak için bulunmaz bir fırsattır.
Zira bir filozofun davası, ancak bu kadar açık ve eksiksiz ifade edilebilir.