Elinizdeki kitap, Akın Olgun’un ikinci öykü denemesidir. Duyduğu, tanık olduğu, etkilendiği gerçek yaşam kesitlerini yeniden kurgulayarak öyküleştirmiştir.
Öykülerinin hiçbiri için mekân, zaman ve yer belirtmemeye özen göstermiştir.
Dünyanın herhangi bir yerinde, benzer yüzlerce, binlerce hikâyenin bir parçası olduğumuz duygusunu temel almış, dünyanın tüm ötekilerinin ve hikâyelerinin aslında hepimizden parçalar taşıdığı düşüncesine dikkat çekmek istemiştir.
Olgun, Kül Sesleri’ni, “bütün acıların birbirine devrettiği bir fısıltı” olarak tarif ediyor ve ekliyor, “Hiç farkına varmasak da, acıların taşıdığı fısıltılar, tenimizin diken diken olduğu o anların içinde yaşamaktadır.”