Çoklu Kimlik Kesişiminde Ezilenler
Romanlar, çoğu zaman küçümsediğimiz, burun kıvırdığımız, dışladığımız ve ayrımcılık yaptığımız insanlar. Bunun temelinde yer alan şey, kaygıdan, endişeden uzak, günübirlik bir ruh üzere sürüp giden eğlenceli, neşeli, cıvıl cıvıl yaşam biçimleri, kültürleri, alışkanlıkları. Onlara karşı sergilediğimiz tutum, bir topluluğun etnik kimliğinden dolayı ezilmeye maruz kalışını resmeder. Roman Kadını söz konusu olduğunda karşımıza toplumsal cinsiyet temelinde bir kimlik daha çıkar. Farklı kimliklerin kavşağında, buluşma noktasında ezilme deneyimi yaşayan bir topluluk Roman Kadını. Fatma İlknur AKGÜL'ün, bu çalışması, Roman Kadını özelinde bir hakikate mercek tutarken, bizim bazen bilerek ve bilinçli biçimde, bazen de farkında olmadan ittiğimiz, örselediğimiz, dışladığımız bir topluluğa karşı tutumumuzu, başka bir deyişle kendi hikayemizi bir fotoğraf makinesinden çıkan resim gibi çarpıyor yüzümüze.
Prof. Dr. Ömer ÇAHA
Toplumu daha iyi anlamak ancak, toplumu oluşturan bileşenleri nitelikli çalışmalarla anlamakla mümkündür. Zira sosyal çeşitliliğin dayandığı kültürel, dilsel, dinsel ve etnik farklılıklar evrensel bir olgu olarak, her toplumun bünyesinde taşıdığı temel özelliklerdendir. Türkiye bu bakımdan oldukça zengin motifleri uyum içinde bünyesinde taşımaktadır. Ancak çağdaş dünya sisteminin kültürel ilgi öğesi olarak görme eğiliminde olduğu mezkur hadiseyi farklı veçheleriyle kavramak, aynı zamanda sosyal var oluşumuzun niteliğini de belirleme gücüne sahiptir.
Nitekim Amin Maalouf'un veciz olarak ifade ettiği "ölümcül kimlikler" tam da toplumsal çeşitlilik olgusuna kapı aralayan anlatı olarak önem kazanmaktadır. Her birey tıpkı her toplum gibi bilincinde farklı kimlikleri taşımaktadır. Varoluşumuzu belirleyen verili kimlikler bile çeşitlidir. Kadın ya da erkek olmak gibi. İçine doğduğumuz kültürün sahip olduğu özellikler etnik, sekter ya da sınıfsal olarak yine farklılıklarımızı oluşturmaktadır. Süreç içinde edindiğimiz her yeni nitelik bu çeşitliliğe hizmet eder. Sosyo-kültürel imkan veya imkansızlıklar tam da "ölümcül kimlikler"imizi oluşturan yapılardır.
Bireysel düzeyde edindiğimiz her özellik tartışmalı da olsa doğamıza ya da eğilimlerimize göre oluştuğu gibi, maruz kaldığımız ya da maruz bırakıldığımız toplumsal yapı tarafından belirlenmektedir. Burada özgürlüğün değeri ve manası hayal olarak kurulabilir şüphesiz. Kaldı ki bireysel tercihlerimizin kimlik edinme süreçlerinde sonradan gelen değeri aşikardır. Ancak toplumsal grupların birey üzerinde oluşturduğu etki oldukça kuvvetli görünmektedir.
Bu bağlamda bir örnek olarak Roman olmak ve daha özel bir form olan Roman Kadını olmak büyük gizemler barındırıyor içinde. O halde bu gizemi anlamaya çalışmak, açık hale getirmek önemli bir çaba olacaktır. Tam bu noktada yazar Fatma İlknur AKGÜL'ün giriştiği ve doktora çalışması olarak şekillendirdiği araştırması önemli bir sır perdesini aralamaya adaydır. Türkiye toplumunun saygın üyesi olan Roman kimliğini etnografik yöntemle anlamaya girişen mevcut kitap, oldukça çarpıcı sonuçlar sunmaktadır. Bir öteki olan Roman kimliğinin içinde diğer öteki olan Roman Kadınını anlamaya çabalayan çalışma bu açıdan okunmaya değerdir ve gerçek emeğin ürünü olarak övgüyü hak etmektedir.
Prof. Dr. Alim YILMAZ