Franz Kafka birçok kültürün, tarihin ve dilin kavşağına konumlanmış bir yazardı; Prag’da doğmuş, o zamanlar Avusturya İmparatorluğu’nun parçası olan ve Çek milliyetçiliğinin geliştiği Bohemyalı bir Yahudiydi. Kendini ne Çekçe ifade ediyordu ne de Yidiş, Almancaydı dili. Hayatından da iki seçeneği tamamen dışlamıştı: Avusturya’ya, Alman kültürüne ya da Bohemya’ya topyekûn bir asimilasyon ve artık babasının bile kurallarınca yaşamadığı, atalarına ait bir Musevilik anlayışına dönüş. İşte en klasik, en cüretkâr modern sanat bu durumdan ve bu yırtılmadan doğdu.
Marthe Robert’in, onun kitaplarında, günlüğünde ve yazışmalarında ipuçlarını verdiği fikirlerden, yaşam biçiminden yola çıkarak Prag’daki konumunu ve duruşunu açıklığa kavuşturma, belirleme çabasıyla kaleme aldığı bu önemli deneme, Kafka’yı anlamak ve anlatmak üzere kaleme alınan temel eserlerden biri, hatta kimi edebiyat eleştirmenlerine göre, hâlâ aşılamamış bir inceleme.