İlk olarak 1891’de yayımlanan Yalanın Yozlaşması’nda, üslubu artık olgunlaşmış bir Oscar Wilde’la karşılaşırız. Sanat, edebiyat, eleştiri ve toplum üzerine yazılmış bu denemelerde Wilde’ın meşhur nüktedanlığından ve büyük bilgi birikiminden izler bulacaksınız. Ona göre, eleştiri de aynı sanat gibi “seçkin, çekici, güzel ve hayal gücüyle” dolu olmalıdır. “İngiliz Estetik Hareketi”nin en önemli temsilcilerinden olan Wilde, Yalanın Yozlaşması’nda sanatın ahlâki amacı olması gerektiğini iddia eden eleştirmenlere karşı “sanat, sanat içindir” anlayışını savunuyor ve sanatın ahlâki açıdan değil, estetik açıdan ele alınması gerektiğini öne sürüyor. “Tanrı’nın şehrinin mahkemeleri bizim için kapalıdır artık. Kapılarını Cehalet korumaktadır; onu geçmek için tabiatımızda kutsal ne varsa ondan vazgeçmemiz gerekir. Atalarımızın inandığı yeter. Türümüzün inanç özelliğini sonuna kadar tüketti onlar. Bize bıraktıkları miras, o çok korktukları şüphecilik oldu. Kelimelere dökmüş olsalardı içimizde bir düşünce olarak bile barınamazdı.”