Şüphesiz uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları, uygulamada en sık işlenen, tartışılan ve üzerinde değişiklik yapılması gerektiği belirtilen suçlardandır.
TCK m.188’de düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu düzenlemesi de, 5237 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu tarafa gerek ceza miktarı gerek suç olarak düzenlenen fiiller gerek suçun nitelikli hâlleri bakımından değişikliklere uğramıştır. Yine 765 sayılı Kanunun madde düzenlemesinde de birçok değişiklikler yer almaktadır.
Öte yandan, zaman içerisinde TCK m.191’de madde başlığı da değişmiş, soruşturma ve kovuşturma usullerinde değişikliklere gidilmiştir. Tartışmasız tüm bunların nedeni, uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarıyla etkin mücadele edebilmektir. Ancak cezaların artırılması vesair düzenleme değişiklikleri de, açıkçası uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarını önlemede yeterli olmamaktadır.
Kanun değişikliklerinin sürekli hâle gelmesi eleştirilebilir; bununla birlikte TCK m.188 ve 191 düzenlemelerinde bazı fiiller yönünden tartışmaların devam ettiği görülmekte, özellikle ticari maksat olmaksızın TCK m.188/1-3’te tanımlı bazı seçimlik hareketlerin icrası hâlinde hangi hükümlerin tatbik edileceği konusunda uygulamada ve doktrinde tartışmalar devam etmekte, yeni düzenlemelerin gerektiği de dile getirilmektedir. Biz de bu kanaatteyiz.
Ancak bu kanaatimiz, kamu sağlığını tehdit eden bu suç yönünden cezaların caydırıcılık maksadıyla daha da ağırlaştırılmasını, hatta ülkemizde artık terk edilen yaptırımların uygulanmasını değil, her bir fiil bakımından fiilin derecesi ile orantılı cezaların tatbiki gerektiğini içermektedir. Ayrıca yeni düzenleme önerisi ile uygulamada yeknesaklığın sağlanabileceği kanaatindeyiz ki, ilk derece mahkemeleri ile Yargıtay kararları arasında sadece somut olay yorumu olarak değil, suçun tanımı ve unsurları konusunda da fikir ayrılıkları olması bizi bu önerilerde bulunmaya, hatta bu çalışmayı yapmaya iten en önemli sebeplerdendir.
Kanun koyucunun TCK m.188 düzenlemesinde faillerin ticaret maksadını arayıp aramadığı hususu da bu çalışmada Yargıtay kararları, ilk derece mahkemesi kararları ve doktrin görüşleri ışığında tartışılmış ve önerilerimize yer verilmiştir.