Üreme ve nesli devam ettirme tüm canlılar için en temel içgüdülerden bir tanesidir. Çocuk sahibi olmak, “çocuklu” bir aile kurmada ve gelişimsel süreçte ailenin kendine özgü özelliklerini kuşaklar ötesine aktararak devamlılığını sağlamada önem taşıyan faktörlerden birisidir. İnfertilite (kısırlık) çocuk sahibi olmayı isteyen çiftler için psikolojik açıdan zorlayıcı, fiziksel olarak acı veren, tanı ve tedavi süreçleri görece maliyetli olarak nitelendirilebilecek çok boyutlu bir sağlık sorunudur. Bu çalışma infertilitenin psikolojik boyutlarına ilişkin bilgi birikimine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Özellikle, deneyimin duygusal doğası şimdiye kadar infertiliteye özgü geliştirilen kuramlar çerçevesinde üç farklı alanda ele alınmıştır. Bu bağlamda, kişinin amaçları, değerleri ve ilişkileri ile çocuksuzluk deneyimi arasındaki etkileşim değerlendirilmiş, tıbbî müdahalenin infertilite yaşantısının yaygın stresine nasıl katkıda bulunduğu ve tanının konduğu andan itibaren nasıl deneyimlendiği etraflıca tanımlanmış evreler bağlamında açıklanmıştır. Kitap boyunca sunulan klinik anlatılar infertilite üzerine yazarın yürüttüğü bilimsel bir araştırmadan ve yazarın kendi klinik notlarından derlenmiştir.