Bir an için; yaşam formuna dönüşme potansiyeli taşıyan iki mineralin okyanusta çarpışmalarını sağlayan üst aklın, daha o aşamada her şeyi bu çarpışma üzerinden planladığını düşünelim...
İmkânsız gibi görünüyor...
Oysa, daha on sene önce üç boyutlu yazıcıları planlamak da imkânsız gibi görünüyordu.
Doğu’nun inanç disiplinlerinin terminolojisi ile Kharma, planlanmış olabilir. Aslında hiçbir tesadüfe yer vermeyen büyük bir aklın kusursuz planını, yaşam olarak algılıyor olabiliriz.
Metin`in hikâyesi, aklı tanrısal kusursuzluğa yakınsayan bir adamın körlüğünü anlatıyor. Büyük planın neredeyse tamamını kapsayan bir farkındalığa eriştiği sanrısına kapılan her bireyin bir gün mutlaka tanıştığı insan çaresizliği, bu hayatta diğer her şeyden daha belirleyici bir rol oynayabilir. İmkânsız denilen her tesadüf dünya ikliminde imkânlı olabilir...
Onun bütün hayatı "yüksek farkındalık" adında bir ödülün nimetlerini tüketmek üzerine kurgulanıyor. Oysa bu ödül, sıradan zekâların çok kolay görebileceği nesnel gerçeklikleri görmeyi engelleyebiliyor. Hayatının son 4 dakika 47 saniyesinde gözleri açılıyor...
Zaten tekâmül, emeksiz zekânın sonucu olabilseydi, bugünlerde ortalık İnsan-ı Kâmil`den geçilmez olurdu.
Somut kavramların zihinlerde ortak algıya dönüşmesi bir ölçüde normal olsa da aynı şeyi soyut kavramlar için söylemek olası değil. Düşünen her zihin bütün soyut olgular için kendi sözlüğünü oluşturabilmeli. Buradaki sözlüğün adı ise: Batlamyus Alfabesi.
Aslında bu kitap sadece Batlamyus Alfabesi’nden oluşacaktı. Ancak hepimizin bildiği gibi, dünyayı anlamlı kılan şey insan ve insanı anlamlı kılan şey ise onun hikâyeleridir.
Sürç-ü lisan eylemlerim bilinçlidir ve affolunması gibi bir talebim yoktur.