Deli Mavi
Teninin kokusunu hissedecek kadar yakınında olsa da uzanıp dokunamazsın, korkarsın yanmaktan. O ateşten bir kor gibi bakar gözlerine, kalbin bağlanır, dilin susar da, "seni seviyorum" diyemezsin.
Yavuz Selim ile asansörde yalnız kalan Handan, heyecanını bastırmak için elindeki çantayı sıkıca kavrarken gözleri genç adamın aynaya yansıyan masum görüntüsüne kaydı. İç geçirerek onu gizlice izlemeye başladığında kaşının üzerindeki yara izi dikkatini çekti. "İz kalmış" dedi sanki daha önce fark etmemiş gibi. Ve yine yüksek sesle düşündüğünü kelimeler dudaklarından döküldükten sonra fark edebildi. Ancak geri alması mümkün değildi. Onun sözleriyle Yavuz Selim'in eli önce istem dışı yara izinin üzerine giderken Handan'ın yarayı açtığı günü hatırlayarak acı bir tebessüm oluştu dudaklarında. Sonra sevdiği kadının aynadaki yansımasına bakarak cevap verdi:
"İnan bana, kalbimde bıraktıklarının yanında lafı bile olmaz!"
Tamahkar
Kâbus olarak gördüklerimiz, ya hatırlamayı reddettiğimiz anılarımızsa...
Güzeller güzeli ve bir o kadar da masum olan Vivienne, Alexander Gerard'ın hayatına sızana dek, genç adam bunu sorgulamamıştı.
Büyüsüne kapıldığı kızla birlikte aşktan aldığı güçle, kaçtığı geçmişini sorgulamaya başladığında ise ulaştığı hakikatler, tahmin ettiğinden çok daha sarsıcı olacaktır.
Çünkü o, onun için kurgulanan hayatında, sadece bir figurandır...
Masum Günahlar
Aşk için neleri göze alabilirsiniz?
Adını aldığı buğday taneleri gibi başını eğdikçe vakitsiz olgunlaşan masum BAŞAK...
Kuzeninin katilini bulup gerçekleri ortaya çıkarmaya yemin eden, gözü kara TÜRKER...
Biri vicdan yarasını kapatmanın, diğeri umudun peşinde iki genç yürek...
Yolları ilk kez yanlış mekanda, doğru zamanda kesişir. O gece oynanan son oyunda Başak için atılan zarlar, Türker'in kazandığını söylese
de genç adam hayatının kumarını oynadığından habersizdir.
Çünkü geleceğine katmak isteyeceği Başak, sadece geleceğe açılan kapı değildir aslında. Genç bir kadının gözyaşlarıyla kirlenen, mazinin
karanlıkta kalan sırlarını açacak tek anahtardır.
Unutmanın imkânsız, vazgeçmenin mümkün olmadığı, sırlarla dolu bir aşk hikâyesi...
Senden İbaret
Damatlık satan bir mağazada işe başlayan Nefise, bir gün alışveriş için gelen müşterinin eski sevgilisi olabileceğine hiç ihtimal vermemişti. Göz göze gelmekten sakınarak, titreyen elleriyle sevdiği adamın beline kuşağını sardı. İçine akıttığı kanlı gözyaşlarıyla papyonunu taktı. Ruhu ağır ağır ölürken, yüreğinde kopan kıyamete rağmen ceketini giydirdi. Gökalp’in özlediği kokusu ciğerlerine dolunca dayanamadı. Tutamadı kendini. Bir zamanlar bakmaya doyamadığı yüzüne son kez baktı. Gökalp onun ilk aşkı, ilk heyecanı, ilk kaybedişi, kabuk tutmayan yarası, gönül sızısıydı. Kısacası aşka ve hayata dair ne varsa her şeyiydi. Ve her şeyi olan adama kendi elleriyle damatlığını giydirmişti, ötesi var mıydı? Hem bu sorunun cevabını hem de tesadüf olan karşılaşmalarının bir son değil, başlangıç olduğunu yaşayarak öğreneceklerdi. Onlar için aşka giden yolda asıl imtihan o gün başlıyordu.