Genç bir kızın bu karanlık ve romantik hikâyesindeki labirent, halk masallarındaki korkularla buluşuyor. Pensilvanya’nın Winston adlı küçük kasabasında büyüyen Leah, her pazar kiliseye gider, okula gitmediği zamanlarda çalışır ve küçük kardeşi Owen’a bakar. Winston’daki her kız gibi o da düzgün, iyi ve kutsal biri olmaya çalışır çünkü öyle olmak zorundadır. Eğer öyle olmazsa Ormanın Efendisi onu alacak ve kendisinden önceki pek çok kız gibi Leah da ortadan kaybolacaktır. Kardeşi Owen’ın çığlıklar atarak ağladığı bir gece, Leah onun gitmesini diler ve Ormanın Efendisi bu dileği gerçekleştirir. Çığlıklar durur ve beşikte yalnızca kurdeleyle bağlanmış küçük bir deste dal kalır. Utançla ve kasabanın yargısının ağırlığıyla dolu olan Leah, Ormanın Efendisi’nin topraklarından Owen’ı alıp geri getirmek için nehri geçmek zorunda kalır. Oraya vardığında, nesillerdir Winston’ın peşini bırakmayan şeytani figürün beklediği gibi olmadığını fark eder. Ormanın Efendisi, ona bir şarkı karşılığında kardeşini geri alabileceğini söyler. Leah’nın yazmak için bir aylık süresi olacak bir şarkı. Bu, yaşadığı kasabanın onlarca yıldır gizli tutmaya çalıştığı sırlarını ortaya çıkaracak bir pazarlıktır. Ve ortaya çıkardığı şey, Leah’nın kendisine korkması öğretilen her şeyi sorgulamasına neden olur.
“Aşk, nefret ve kendini affetmenin anlamına dair tüyler ürpertici ve akıllara kazınacak bir hikâye.” -Kat Dunn, Bitterthorn'un Yazarı