Henüz on yedi yaşındaki Hazal, ailesinin İngiltere’den Türkiye’ye dönme kararı alması üzerine arkadaşlarını geride bırakarak yeni bir hayata atılmak zorunda kalır. Güzelliğine dair hikâyeler duyduğu ancak daha önce hiç görmediği İstanbul’da ilk aşkını ve ailesinin kendisinden sakladığı büyük sırrı bulacağını henüz bilmemektedir. Ama hayat karşısına ne engel çıkarırsa çıkarsın bunu müzikle aşabileceğine inanır.
Sonra bir gün aniden onunla tanışır: Aras, Küçük Adam... Hayalindeki müzik dolu yaşamı kendini kaptırdığı
Küçük Adam’da bulduğunu düşünse de, her şeyden önce ailesine ve önündeki müzik yarışmasına odaklanmak zorundadır. Küçük Adam’la beraber hangi şarkıları söyleyeceklerine ise kader karar verecektir.
“Hayatımız âdeta müzik üzerine kuruluydu, yaptığımız her güzel işte mutlaka müzik vardı. Kendimi, onu,
bizi bulduğum tek yer notalardı, her bir kelimede biz vardık. Sanki bugüne kadar yazılmış tüm şarkılar bizim için çalıyordu, sanki söylenen tüm sözler bizimle var olmuştu…”