Yaşamanın bir rüyadan, bir hayalden başka bir şey olmadığını düşünen ilk kişi ben değilim. Fakat bu düşünce bir gölge gibi peşimi bırakmıyor. İnsanların kuvvetleri ve yetenekleri öylesine sınırlı, öylesine küçük bir alan kaplıyor ki ellerinden çok az şey geliyor. Dikkat edelim; bütün uğraşmalarımız, bütün çabalarımız yalnız geçimimizi sağlamak ve yaşamak için. Yani şu zavallı varlığımızı devam ettirmekten başka bir amacı olmayan ihtiyaçlarımızı karşılamak için didinip duruyoruz. Huzurlu olduğumuz zamanlarda bile bu huzur kadere rıza gösterişimizden ileri geliyor. Bizler aynen zindanların duvarlarına gönül ferahlatan, güzel resimler çizen mahkumlara benziyoruz. Bunları düşündükçe aklım duruyor. Kendime, kendi içime dönüyorum ve orada bir dünya buluyorum. Fakat bu dünyada hayat ve hareketten daha çok anlamlı sezişler ve karanlık istekler var. Böyle zamanlarda her şey karşımda hiçleşiyor ve ben gülümsüyorum. Ne zaman böyle dalsam ve derin derin düşünmeye başlasam daha da derinlere iniyorum.