Şehir bir biçimler kompozisyonudur. Biçimler kompozisyonunda malzeme kullanılmış, geometrik formlar verilmiş; renk var, hacim var, ışık var, ses var. Böyle büyük bir kompozisyon; bu kompozisyonun bir üslûbu var, bir dili var, bir tavrı var, bir tarzı var. İslâm şehrinde bu tarz, bu tavır, hilkatin insana giydirdiği tavra muhalif olamaz.
Kapitalist New York şehrinde insanı ezen, insana hükmeden, devâsâ bloklar, muhteşem kapılar... Ben bu binanın altında kalsam yok olurum, dedirten yükseklikler, cepheler, taşlar, demirler, tunçlar vardır. Detaylar fevkalâdedir. O kapitalist şehir de parası olan adamın dünyaya hükmettiğini sandığı şehir.
İslâm şehrinde hilkatin insana yüklediği tavır nedir?
Eşref-i mahlûkat tavrıdır. Hilkat insana “Sen, yaratılmışların en şereflisisin.” diyor. O hâlde şehrin üslûbunda bu şerefi görmek ve hissetmek mecburiyetindeyiz.