nsan nesli yere indirildiğinde, tehlikeli iki güç armağan edildi:
Aşk ve Şamanizm…
İkisinin de kontrolsüz kaldığında öldürücü olacağı anlatılmadı.
Toros yaylalarından birisinde yaşayan dört delikanlının susuzkaya adlı uzak bir köyde katledildiğinden kimsenin haberi olmadı. Ne ölüleri ne de dirileri bulunamadığı için kayıtlara ‘kayıp’ olarak geçti.
23 yıl sonra birbirini hiç tanımayan üç mühendislik öğrencisi bölgedeki baraj inşaatında staj yapmak için bu yaylaya geldi.
Onları buluşturan kaderin, yalnızca staj için bir araya gelmeleriyle sınırlı olmadığının belirtileri ortaya çıktı. Üçü de farklı kentlerde aynı gün doğmuşlardı ve doğdukları gün dört delikanlının sırra kadem bastığı o lanetli Pazar’dı.
Susuzkaya adındaki içe kapanık netameli köyde sessizce hüküm süren ilkel bir şamanist topluluğun eline düştüklerini
başlangıçta fark edememişlerdi. Ölülerini akbabalara yediren, bir mağarada yanan ateşe tapan, bu garip halkın neye ve kime hizmet ettiğini anladıklarında dehşete kapıldılar.
Bu kadar hengâmenin içinde stajyer öğrencilerden Tayga, yaylanın güzel kızı Zeynep’e aşık oldu. Zeynep ona yüz vermedi, şehirli züppe oğlanları sevmiyordu.
Ve Tayga birgün Zeynep’i bir tek şekilde ikna edebileceğini anladı:
23 yıllık sırrı çözerek… Kaybolanlardan birisi genç kızın ağabeyiydi çünkü.
Kazanan Susuzkaya’nın şamanları mı olacaktı yoksa yaylanın köylü kızıyla şehirli delikanlının aşkı mı?