“‘Küçük Moskova’ Tuzluçayır, diğer yerlere baktığında görece olarak solcuların duvar yazılarına, afişlerine daha sık rastladığın bir yer. ‘Küçük Moskova’, o biraz sağcıların da yakıştırmasıydı. Yani kendileri barınamadıkları için, burda genellikle solcular oldukları için.”
“O zamanlar ‘Küçük Moskova’ diye geçerdi. 1978-1979 yıllarında sivil faşistler ve polisler buraya tedbirli geliyorlardı, korkarak geliyorlardı. İnsanların örgütlenmiş olması bu faşistleri bayağı bir geri itmişti. Faşistler, sivil faşistler ve bunlara destek veren devlet güçleri tamamen Tuzluçayır’dan alt taraflara; Mamak, İncesu taraflarına doğru çekilmeye başlamışlardı. Sağ görüşlü aileler de yavaş yavaş Tuzluçayır’ı terk etmeye yöneldi.”
Politik kimliği ile anılan mahalleler son yıllarda sistematik olarak “nezihleştirme, soylulaştırma” girişimlerine maruz kalıyor ve buna karşı mücadele veriyorlar. Mahallelerin “jantileştirilmesi” amacıyla uygulanan güvenlik odaklı politikaların, söz konusu mahallelerin ideolojik ve tekinsiz mekânlar olduğu gerekçesiyle haklılaştırıldığı göz önünde bulundurulduğunda, kentsel dönüşüm adı altında müjdelenen devasa projelerin üzerine bir kez daha düşünmek elzem oluyor. Elinizdeki kitap hem bu tartışmayı canlandırmayı hem de “Küçük Moskova” diye anılan Tuzluçayır Mahallesi’nin özgül tarihine derinlikli bir yolculuğu mümkün kılıyor.
Yelda Yürekli, türlü baskılara karşı var kalma mücadelesini sürdüren mahalleliye kulak vererek Gezi Direnişi, Cami-Cemevi Projesi gibi güncel olaylarla da beslediği kitabında, bizi Tuzluçayır’ın sokaklarını arşınlamaya ve bir mahallenin hikayesini dinlemeye çağırıyor...