Anayasanın bir Kurucu Meclis marifetiyle yapılması ve bu Kurucun Meclisin yapısı hakkındaki tartışmalar MBK içinde var olan çalışmayı artırınca Geçici Anayasa'davar olan hükümlere aykırı bir uygulamayla MBK'nın 14 üyesi yurtdışı görevlere gönderilerek Komite üyeliğinden çıkartılmıştı.
Diğer yandan Kurucu Meclis bir danışma meclisi olarak düşünülmüyordu. Kurucu Meclisin organlarından biri olan TM, MBK ile birlikte egemenliği kullanma hakkına sahip olacaktı. Bu durum Geçici Anayasaya göre yine bir aykırılık göstermekteydi. Çünkü MBK, TBM Wnin sahip olduğu yetkilere sahipti ve egemenlik devredilemezdi. Bu nedenle Kurucu Meclisin işleyişini düzenleyen 157-158 sayılı İç Tüzük Kanunu, Anayasa ile bir uyumsuzluk içinde görülüyordu. Bu süreçten sonra TM, Kurucu Meclisin en etkilive en önemli organı olacaktı.
TM oluşturulurken partilere de belli sayıda kontenjan ayrıldı. Yani siyasi partiler kendilerine ayrılan kontenjan kadar kenti partilerinden doğrudan üye gönderebileceklerdi. Bunun için girdikleri son seçimlerdeki oy oranı dikkate alınacaktı. CHP son girdiği 1957 seçimlerinde %41,4 oranında oy almıştı. CHP'ye 49 kişilik bir kontenjan verildi. DP, %48,6 oranında oy almıştı; ama hiç üye gönderemeyecekli; çünkü KM oluşturulmadan 29 Eylül'de mahkeme kararıyla kapatılmıştı. Böylece seçmenin %49'u, bir diğer deyişle toplumun yarısı yeni anayasanın yapımında temsil edilemeyecek, rol alamayacaktı.
Bu anlamda 1961 Anayasası, toplumun büyük çoğunluğunun oydaşmasına (consensus) dayanan bir toplum sözleşmesi oluşturamamıştı.