Bu kitap yirmi beş seneyi aşan bir araştırmanın ürünüdür. Amacı Osmanlı, Hristiyan ve Musevi di¬ni mimarisinde ve Mason Locaları ile köşe taşlarının ve anıtlarının tasarımında gözlenen geometriyi ve sayı sembolizmini tanıtmak, bir sır olmaktan çıkarmaktır.
Yetmişli senelerin sonlarına doğru Osmanlı cami ve türbeleri ile ilgili çalışmalarımıza başlarken bu konuya ışık tutabilecek doküman ve yayın yok denecek kadar azdı. Gerçi yaklaşık 150 seneden beri çok sayıda kitap ve makale Hristiyan dini mimarisinin gizli tasarım yöntemleri ile ilgili araştırmalar ve bunların sonuçlarını tanımak için yayınlanmıştır. Ama Osmanlı mimarisinin bu yönü ile kimse ilgilen¬memişti.
M.S. Bulatov adındaki Rus bilgininin Orta Asya İslam mimarisi ile ilgili ve tasarımlarındaki geomet-riyi açıklayan eseri hem elimize emekli olmamıza yakın senelerde geçmiş hem de içerdiği geometrik çözümler o devirler için (Hele 9. asır için) fazla karmaşık gözükmüştü.
Yine de cesaretle çalışmalarımızı sürdürdük ve kaçınılmaz biçimde bir seri hatalı yollara da saptık. O senelerin çalışmalarını bazı makalelerimizde tanıttık. Eleştirilerin pek azı doğru yolu gösterecek se¬viyeye ulaşabiliyordu. Ancak şu kadarını - sanırız - inandırıcı bir biçimde ortaya koyabilmiştir:
Sinan ve ondan öncekiler dini mimari tasarımında Ebced Hesabından ve Besmeleden kaynaklanan bazı sayılara yer vermiş olmalıdırlar.
Emekli olduktan sonra bir kalça ameliyatı nedeni ile Kanada' ya göçmen olarak gittik ve sonra da orada kalmaya karar verdik. Araştırmalarımız açısından çok verimli ve hayırlı bir adım attığımızı za-man geçtikçe anladık.
Nasıl oldu ise, Mason Locasına başvurmak geldi aklımıza çünkü zengin kütüphanelerinden söz edildiğini duymuştuk. İzin çıktı ve biz haftalarca kütüphanelerindeki 19. asırdan hatta 18. asırdan kal¬ma kitaplara gömüldük. Nihayet bir gün kafamızda şimşekler çakmaya başlamıştı. Arşimet gibi "ayreka" diye bağıracaktık neredeyse. Problemi çözmüştük. Anladık ki "Sırrın anahtarı Pitagoras üçgenidir."
Mimariye ve Pitagoras üçgenine Masonlukta verilen önem şaşırtıcı idi. Pitagoras’ın "47 problemi" devamlı anılıyordu. Bu üçgenin bazı localarda amblem olarak kullanıldığı, mason ambleminde per-gel ve gönyenin yer alması hep bu üçgenin önemini vurgulayan işaretler olarak gözükmeye başladı.
Acaba, dedik, aradığımız gizli tasarım yöntemi bu üçgenin Ebced Hesabı ile kombine olarak uygulanışı olmasın? Hz. İsa’nın Ebced Hesabı ile oluşan simgesinin 318 sayısı olduğunu, daha ITÜ de çalışırken öğrenmiştik. Bu sayı ile Pitagoras üçgenini ölçmeye başladığımız kiliselerin geometrisinde keşfedince nihayet doğru yolu bulduğumuzu anladık. Geriye dönüp Osmanlı cami ve türbelerine de öğrendiğimizi uyguladık.
Mesele önemli oranda çözülmüştü. Avrupa'ya (İngiltere, İsviçre ve Almanya) gidip kiliseleri ölçtük, arşivlerden planlar topladık, sinagoglara da el attık. Keşfettiğimiz yöntemle her analizde başarıya ula¬şıyorduk. Hata yapmadık mı? Yaptık, tabi. Birinci kitabımızdan sonra (Secrets of Architecture, 2004) araştırmalarımıza devam ettik. Hem birinci kitaptaki hataları düzeltmek hem de yeni ilginç örnekler ilave etmek sureti ile bu kitabı yazdık. Bilim daima önceki bulguları, teorileri sorgulayan, geliştiren bir uğraştır. Ne Niels Bohr'un Nobel ödülü kazanan atom modeli ne de Einstein'in izafiyet teorisinin ilk şekli son çözüm olarak kalmıştır. Ama o adımlar atılmasa, o keşifler yapılmasaydı bugün "String" teorisi doğamazdı. Einstein'in bile teorisi bugün değişikliklere uğramaktadır.
Biz buzul dağının ancak tepesini inceledik. Gerisi muhakkak gelecektir. Attığımız temelin önemli bir başlangıç olduğuna inanıyoruz.