Savaşta Almanlar karşısında ağır bir yenilgi alan Fransa, Üçüncü Cumhuriyet’in ilanı ve çok geçmeden patlak veren ünlü Paris Komünü isyanıyla, 1848’den sonra bir kez daha devrimci bir ruhla ayaklanıyor. Paris kuşatma altında, aralıksız süren bombardımanda insanlar kırılırken barikatların ardında, sonu kanlı bitecek bir direniş filizleniyor. Uzun yıllar sürgün yaşadıktan sonra ülkesine dönen Victor Hugo’nun 1871 tarihli günlüğü, en sevdiği oğlunun cenazesini, üstelik Komün’ün kuruluş günü kaldıran bir babanın gözünden, devrimler tarihinin en unutulmaz deneyimlerinden birine tanıklık ediyor.
“Taşlı ve sopalı elli ya da altmışa yakın adam, gece iki saat boyunca, altmış dokuz yaşındaki bir adamı, dört kadını ve iki küçük çocuğu evlerinde kuşattılar. Savunmasızdım. Bir değneğim bile yoktu. Ölümlerin en iğrenci olan cinayeti yakından gördüm. Üç kez saldırdılar. Arada sessizlik oluyordu. O sırada meydanın arkasındaki bülbülün sesini duyuyordum.”