Çevirisini sunduğumuz çalışmada dilin kökeni sorunu, dilbilim, antropoloji, etoloji gibi çeşitli dalların ışığında, disiplinler arası bir bakış açısıyla ele alınıyor. Üç Fransız bilim adamının ortak çalışması olan bu kitap, düşünce tarihinin en çetin sorunlarından birini, açık ve anlaşılır bir tarzda tartışıyor. Zengin içeriği kitabı, dilin kökeni sorunuyla ilgilenen okurlar için olduğu kadar genel olarak insan dilinin kurucu unsurlarını merak eden herkes için de ilgi çekici kılıyor. İnsan diliyle hayvanlar arası iletişim biçimleri arasındaki benzerlik ve farklılıklardan, dilin evriminin antropolojik tarihçesine ve dilin kötüye kullanılmasına kadar, işlediği çeşitli konularla aydınlatıcı bir giriş kitabı olma özelliği taşıyor.
“Australopitekus’ların beyin büyüklüğünün ve korteks anatomisinin nasıl olduğunu kurgulayan bilim adamları bu uğurda çok mesai harcamıştır. Australopitekus’ların şempanzelere nazaran daha açık alanlardaki -ağaçlıklı savanalarda- yaşam tarzının arz etmesi muhtemel (reel ya da farazî) bütün potansiyel tehlikelerle, aşikâr farklılıklar taşıdığı düşünülmüştür. Bu da, bilhassa şöyle bir modelleme doğurmuştur: Soyumuzun bu yeni ortama uyum sağlaması/adaptasyonu onları, öbürlerinden farklı olarak iki ayak üstünde hareket etmeye ve özellikle de yırtıcılardan gelen tehdide karşı daha iyi iletişim kurmaya sevk etmiştir. İlk dil “kırıntıları” bu bağlamda ortaya çıkacaktır. Ama, görünürde her yerinden sağduyu akan bu tür bir hipotez, tamamen köhnemiş olan Lamarck’çı evrim geleneğinin peşine takılıp sürüklenmek dışında, hiçbir evrimsel mekanizma temeline dayanmamaktadır. İki ayak üstünde yürüme, ellerin boşta kalması, âlet kullanma, beynin gelişmesi ve gırtlağın aşağıya inmesi olgularını birbirine bağlayan şu insanlaşma sürecine dair meşhur resim, evrime ilişkin bilinen süreçler bakımından, sayılan bütün özelliklerin ya da işlevlerin kökenleri ve evrimi hakkında hiçbir şey açıklamayan a posteriori bir yorumdan ibarettir.”