Bir ideoloji olarak muhafazakârlığın Fransız Devrimi'ne karşıtlıktan doğduğu kabul edilmektedir. Bu anlamıyla muhafazakârlık, yeni bir düzene karşılık gelen kapitalizme/modernizme karşı eski/feodal düzenin savunuculuğunu üstlenen bir ideolojidir.
Muhafazakâr ideolojinin, genel kabul gören temel kavram ve yaklaşımlarının yanı sıra, ait olduğu ülkenin sosyal, siyasal, ekonomik ve tarihsel özellikleri doğrultusunda kendiliğinden bir biçimlenmesi de söz konusu olabilmektedir.
Cumhuriyetin başlangıcından 1980 yılına kadarki süreçte Tük muhafazakârlığında bu kendiliğinden/özgün biçimlenmenin varlığından söz edilebilir. Ancak, Yeni-Sağ düşüncenin tüm dünyada hâkim anlayış olarak kabul gördüğü 1980 sonrası dönemde Türk Muhafazakârlığında bir "özgünlük"ten söz etmek çok mümkün görünmemektedir.
Bu bağlamda Türk siyasal yaşamında bir dönüm noktası olarak kabul edilen 1980 sonrası dönemde tek başına iktidar olabilmiş iki siyasal parti ve iki lider: Anavatan Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi; Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan. Sıklıkla aynı kulvarda değerlendirilmelerine karşın, her iki liderin muhafazakârlık yaklaşımlarının, özgünlük bağlamında, belli noktalarda farklılıklar gösterebilmektedir.