“O gece sadece Yılmaz değil, hepsi en güzel uykularını uyumuşlardı.
Haydut havlamasaydı, Yılmaz uyanamayacaktı. Geç uyumuştu. Hayaller kurmuştu uzun uzun. Sincabı düşünmüştü bir ara... Sonra adadan gelen ağlama sesini... Yeni telefonunu... Uzaktaki ağabeyini... Sonra; yanı başında uyuyan arkadaşlarını...
Kalktı. Cebindeki telefonu yokladı. Deliksiz uyuyan arkadaşlarına bakıp güldü.
“Günaydın Türkiye!” diye seslendi. “Günaydın!”
Yılmaz önemli bir görev üstlendiğini biliyordu. Gözlerin onun üzerinde olduğunu da. Başlarına gelenlerin, bir biçimde Yılanlı Kolye ile ilgili olduğunu sezinliyordu.”
İşte yeni bir maceranın başlangıcı... Bebek Adası’nın Gizemi...