Her hak mücadelesi öncelikle farkında olmakla başlar. Pek çoğumuz bu mücadeleye atılmadan evvel sokaktaki bir hayvanın aç olabileceğini, üşüyebileceğini, herhangi bir şekilde yaralandıklarında canlarının yanabileceğini belki de düşünmüyorduk. “Birileri yiyeceklerini verir” “Birileri yaralarını sarar” “Birileri evine alır” düşüncesinden, bugün artık, “Ben olmazsam, sen olmazsan, o olmazsa, biz olamayız” noktasına geldik.
Elbette hiç kolay olmadı; bazen sokaktaki, apartmanlardaki insanlarla, bazen devlet aygıtının kurumlarıyla ve bazen de en yakınımızdakilerle verdiğimiz bireysel mücadele, bugün artık topyekûn mücadele edilen örgütlü yapılara dönüştü. Bu konuda yediden yetmişe her yaşta insanın her türlü katkısı çok önemli. Bu bağlamda kimileri kapısının önüne bir kap su koyarken kimileri arabasının bagajını yiyecekle doldurup ormanlara terk edilen hayvanları beslemeye koşuyor, barınak ziyaretleri yapıyor. Pek çoğumuzun evinde sokaktan yaralı olarak alınıp, iyileştirilip sahiplenilen hayvanlar var.
Hayvan sevgisi çoğunlukla ailede başlar, çevresel etkilerle beslenip büyür ve sonrasında yaşam biçimi hâlini alır. Bazen de yukarıdaki küçük öykümüzde olduğu gibi beklenmedik bir olayla perçinlenir.