Yıllardır dünyanın dört bir yanındaki barış süreçlerinde verilen hukuki ve politik mücadele hem uluslararası alanda karşılığını buldu hem de çatışmadan çıkan ülkelerin toplumsal cinsiyete dayalı taleplere cevapsız kalmamasını sağladı. Gelgelelim barışın, şiddetin ve güvenliğin kadınlarla LGBTİ’ler açısından geleneksel ataerkil düzen için ifade ettiğinden başka anlamları olduğunu kabul etmek gerekir. Çoğunlukla çatışmanın sonlanmış olması, bu grupların kendini güvende hissedeceğinin garantisi değildir. Zira şiddet başka şekillerde devam edebilmekte; ev içi şiddet, ekonomik bağımlılık, yoksulluk ve geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin içine sıkıştırılma gibi pek çok toplumsal adaletsizlik biçimi çatışma sonlandırıldıktan sonra da sürmektedir. Bütün bunları görünür kılmak ve barış inşası sürecinde hesaba katmak ancak kapsamlı bir toplumsal cinsiyet analiziyle mümkün olabilir.
Elinizdeki kitap buradan hareket ederek farklı ülkelerde deneyimlenen çatışma ve barış süreçlerini “feminist bir merakla” odağına alıyor. Çatışma ve barış süreçlerine dair toplumsal cinsiyet eksenli tartışmaların Türkiye bağlamında yürütülmesine önayak olmayı hedefliyor. Otuz beş yılı aşkın bir süredir çatışmanın devam ettiği Türkiye’de kadınları ve LGBTİ’leri çatışma dönüşümü ve barış inşası için özne olarak öneriyor.
Türkiye’de barış mücadelesi yürüten kadınların emeğine karşılık gelecek Türkçe literatürün ve teorik tartışma zenginliğinin eksikliğini gidermeye dönük mütevazı bir katkı, barış inşası ve çatışma dönüşümünün toplumsal cinsiyet analizini yapmak, bunu yaparken hangi araç ve mekanizmalardan yararlanabileceğimizi düşünmek için temel bir kaynak…