Tasavvuf ilminin siyaset düşüncesiyle alakasını kurmak mümkün müdür? Tasavvufî eserlerde yer alan, “kutub”, “halîfe”, “sultan”, “zıllullah”, “tedbîr”, “adl” vb. kavramlar nasıl anlaşılmalı, nasıl okunmalıdır? Bu kavramların zahirî boyutları, siyasî çağrışımları bulunmakta mıdır? Sûfîlerin siyaset ehlinden uzak durmaları genel geçer bir kural mıdır? İnsanın kemaline ilişkin bir eğitim sürecini öngören bu ilim, böylelikle erdemli bir topluma ulaşılmasını hedeflemekte midir? Osmanlı Devleti özelinde tasavvuf-siyaset ilişkisinin boyutları nelerdir? Tasavvufî-siyasî metinlerin Osmanlı siyaset düşüncesi ile siyâsî terminolojisinin teşekkülünde baskın bir öğe olduğu söylenebilir mi?
Sûfî Diliyle Siyaset, Kübreviyye tarikatı sûfîlerinden Necmeddîn-i Daye’nin (v. 654/1256) Mirsādü’l-‘ibad adlı eserinin Osmanlı sultanı II. Murad’a ithafen dönemin mutasavvıflarından Kasım b. Mahmûd Karahisârî (v. 891/1486) tarafından yapılan İrşadü’l-mürîd ile’l-murad başlıklı tercümesinin muhtelif toplum tabakalarının durumlarını ele alan beşinci kısmının Latin harfleriyle neşrinden oluşmaktadır. Gerek Mirsadü’l-‘ibad gerekse İrşadü’l-mürîd Osmanlı ilim ve düşünce dünyası tarafından yüzyıllarca dikkate alınan etkili eserler arasında yer almaktadır.
İrşadü’l-mürîd, aynı zamanda fetret dönemi sonrası Osmanlı Devleti’nde siyaset dilinin nasıl teşekkül ettiğine ve takip eden yıllarda nasıl bir seyre sahip olduğuna dair incelemeler için de önemli bir kaynaktır.