Yaratıcılık, insan zekâsının temel bir özelliği ve yapay zekâ için ise kaçınılmaz bir mücadeledir. Yapay zekâ, bilinen kurguyu kendi sistematiğine göre değiştirerek yeni bir gerçeklik oluşturmaktadır. Alan Turing tarafından 2. Dünya Savaşı'nda Almanların kriptolu mesajlarını deşifre etmek için geliştirilen makine, bugünkü anlamda yapay zekânın gelişmesine ve ulusal güvenlikte kullanımına temel teşkil etmiştir.
Yeryüzü var edildiğinden ve insanlar nefes alıp vermeye başladığı günden beri dünyada en çok gelişim kaydeden varlık insan beynidir. Dünyamızın gelişimine mercek tuttuğumuzda, gelişmişlikte varılan noktayla insan beyninin fevkalade boyutlarını görmekteyiz. İşte bu gelişimde ateşin bulunması, matbaanın icadı, elektriğin keşfi ve internetin yaygınlaşması gibi mihenk taşları nasıl ki bulundukları yüzyılın en önemli projesiyse, yapay zekâ da bu yüzyılın en önemli projesidir.
Devletler daha iyi, daha hızlı ve daha güçlü silah ve teknolojiler peşinde oldukları için sürekli olarak değişim ihtiyacı içerisinde olmuşlardır. Bu durum ise tam olarak yapay zekânın tüm savaş alanlarında (kara, deniz, hava, uzay ve bilgi) ve tüm savaş seviyelerinde (politik, stratejik, operasyonel ve taktik) sağladığı şeydir. Öyle ki sadece bir ülkenin yapay zekâ teknolojilerine hâkim olduğu bir dünya hiç olmadığı kadar tehlikeli olabilecektir. Çalışmada da ifade edildiği şekliyle, yapay zekâyı kim önce geliştirirse önceliğinin olanaklarını kullanacağı muhakkaktır ve kendimizi savunmak -varsa- kendi yapay zekâlarımız sayesinde olacaktır.