Dilleri, Yazıları ve Edebiyatları
Eski Yakındoğu dünyası, sadece en eski yerleşmelere tanıklık etmesiyle değil aynı zamanda sahip olduğu kültürel birikimiyle uygarlık tarihinin ilgi odağı olmuştur. Eski Yakındoğunun bir önceliği de oldukça erken bir tarihte yazıyla tanışmış olmasıdır. Uygarlığın gelişim evresinde ilk önemli adımlardan birisi olan yazı, bir taraftan ekonomik ilişkilerin düzenlenmesinde aracı olmuş, diğer taraftan siyasal ve sosyal yaşam ilişkilerinin kayıtlara geçirilmesini sağlamıştır. Eski Yakındoğu halkı, bununla da yetinmeyip sözlü bir geleneğin ardından derlediği düşünce ürünlerini kaydederek bunları yazılı metinler haline getirmiştir. İnsanlık tarihinin sahip olduğu en eski mitolojiler, destanlar, çeşitli öyküler, anekdotlar, fabllar. bilge sözler böyle ortaya çıkmıştır.
Edebi ürünlere ilk kez Mezopotamya'da Sümer'de rastlanmıştır. Ancak bu tür yapıtların gelişmesini sürdürerek Babil uygarlığının yaşandığı dönemde doruğa ulaştığı görülmektedir. Çoğu eski Mezopotamya geleneğine dayalı olan bu edebi örneklerin Babil dönemindeki yeni yorumları kimi zaman insanı oldukça şaşırtmaktadır. Öncellikle şiirlerde karşımıza çıkan ve yoğun duygulan dile getiren bazı dizeler buna örnek teşkil etmektedir. Kökeni Sümere dayanan bu edebi örneklerin bir kısmı öğretmenlerinden aldıkları talimatlar sonucunda tabletlerine kaydeden Babilli öğrenciler vasıtasıyla zamanımıza değin ulaşabilmiştir. Böylece bu çocuklar, bilim adına büyük bir teşekkürü hak etmektedirler...
Eski Yakındoğu dünyasının bir özelliği de farklı kültürlere hoş görüyle yaklaşmış olmasıdır. Örneğin büyük bir imparatorluk kurmayı başaran Persler, baskıcı bir politika izlememişler yerel dillerin ve kültürlerin varlıklarını sürdürmelerine izin vermişlerdir. Bu da bizde çağdaş dünyada bile hala pek çok konuda eski Yakındoğu'dan alınması gereken dersler olduğu düşüncesini uyandırmaktadır.