Akıl/mantık ve duygular arasındaki ilişki düşünce tarihi boyunca hep bir tartışma alanı olarak karşımıza çıkmıştır. Bu tartışmalar birinin ön plana alınması gerekliliğinden kaynaklanan bir önermeler bütünü olarak algılanmış ve ele alınmıştır. Günümüz anlayışı ise karşıtlık tartışmalarını bütünlükçü bir anlayışla çözmeyi, birinin diğerinin tamamlayıcısı olduğunu ifade etmektedir. Bu anlamda mantık, duygu ve davranışların birbirinin tamamlayıcısı ve motifi olarak tanımlandığı bir anlayışa doğru evrilmeye başladıkça önceleri bir insani zafiyet olarak tanımlanan duygular, yaşamın devamı ve organizmanın canlılığı için vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsan yaşamının vazgeçilmez bir öğesi ve zenginliği ola duygular, aynı zamanda bireyin yaşamını zorlayıcı problem olarak değerlendirilebilmektedir. Bu eğitim çalışmasında duyguları olumlu ve olumsuz olarak tanımlanmak yerine yaşamın devamı ve varlığı açısından bir unsur olarak değerlendirilmekte, bireylere duygulara geniş bir çerçeveden bakılması önerilmektedir.h
Bireylerin duyguları konusunda farkındalık düzeyi yükseldiğinde, duygularını doğru tanımlayıp değerlendirebilme becerisi kazandırıldığında yaşam becerileri ve doyumları konusunda olumlu değişimlerin meydana geldiği yönünde pek çok bilimsel araştırma bulunmaktadır. Özellikle son yıllarda yapılan duygu ağırlıklı çalışmalar insanların duygusal dünyalarının yaşam kalitelerinde oynadığı role dikkat çekmektedir.
Bireylerin yaşamış oldukları duyguları sağlıklı biçimde sözel olarak tarif edebilmesi, çevresine yansıtıp değerlendirebilmesi önemli bir farkındalık düzeyi gerektirmektedir. Bu çalışmada sunulan eğitim programı alan uygulayıcılarına sınırları ve çerçevesi çizilmiş bir yol haritası çizmektedir.