(Objektif Dava Birleşmesi)
Objektif dava birleşmesi, bizatihi isminden de anlaşılabileceği gibi, tek bir yargılamada birden çok davanın birleşmesidir. Bu ifade, tarafların farklı olduğu dava arkadaşlığı ve karşı dava gibi birden çok usûlî ilişkinin bir yargılamanın konusunu oluşturduğu davaları da kapsayacak şekilde bir üst başlık olarak kullanılabilmektedir. Hatta özellikle yabancı doktrinde, davaların sonradan mahkeme kararıyla birleştirilmesi de bu kapsamda değerlendirilebilmektedir. Ancak objektif dava birleşmesi ifadesi, çoğunlukla aynı taraflar arasında ortaya çıkan birden fazla talebe ilişkin yargılamalar bakımından kullanılmaktadır. Bu noktada, objektif dava birleşmesi de birden fazla usûlî ilişkiye sebebiyet veren talepler arasındaki ilişkiye göre farklı şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Bu anlamda objektif dava birleşmesi, dava konusu taleplerin birden fazla olduğu her durumu ifade eder şekilde kullanılmakta ve terditli, seçimlik ve kümülatif dava ya da diğer bir adıyla davaların yığılması şeklinde alt ayrımlara tâbi tutulmaktadır. Diğer yandan doktrinde, objektif dava birleşmesi dar anlamda ve sadece davaların yığılmasını karşılar nitelikte de kullanılmaktadır.
Uygulamada sıkça başvurulan bir dava türü olan davaların yığılması, aynı davacının aynı davalıya karşı birden fazla aslî talebini aynı dava dilekçesiyle ileri sürdüğü ve her bir talebinin diğerlerinden bağımsız olarak hüküm altına alınmasını talep ettiği dava türü olarak tanımlanabilecektir. Burada davacı, ne terditli davadaki gibi talepleri arasında bir aslîlik-ferîlik ilişkisi kurmakta, ne de seçimlik davadaki gibi birden fazla talepten sadece birini istemektedir. Aksine davacı, her bir talebinin ayrı ayrı hüküm altına alınmasını istemektedir. Bu nedenle, bu dava türünde aslında talep sayısı kadar farklı dava vardır; sadece bu davalar tek bir yargılama sürecinde birleştirilmiştir. Bu birleşme, mahkeme kararıyla değil, bizzat davacının iradesiyle ortaya çıkmaktadır. Böyle bir durumda davacı, davaların yığılması şartlarının da sağlanması hâlinde, taleplerini davaların yığılması olarak tek bir yargılamada ileri sürmek veya her biri için ayrı ayrı davalar açmakta, kural olarak, serbesttir.
Davaların yığılması bu şekilde davanın başında ortaya çıkabileceği gibi, davanın ilerleyen aşamalarında ıslah ya da karşı tarafın muvafakati gibi istisnaî hâllerde sonradan yeni bir talep ileri sürüldüğü anda da ortaya çıkabilir ve çeşitli sebeplerle yargılamada sadece bir tek usûlî talep kaldığı anda sona erer. Davaların yığılması, ortaya çıktığı andan sona erdiği ana kadar usûl ekonomisi amacını gerçekleştirmeye hizmet etmektedir. Zira bu sayede, taraflar arasındaki birden çok uyuşmazlık tek bir yargılama sürecinde yürütülebilecek, tahkikat işlemleri ve duruşmalar bir arada yapılarak zamandan tasarruf sağlanacaktır. Diğer yandan, özellikle taleplerden bir ya da birkaçıyla ilgili tahkikat işlemlerinin sona ermesi hâlinde, bu taleple ilgili nihaî karar verilmesi de mümkün olmalıdır. Aksi hâlde davacı, nihaî hukukî korumayı elde etmek için yargılamanın tamamen sona ermesini beklemek zorunda kalabilecek ve bu durum amaçlanan usûl ekonomisini zedeleyebilecektir.
Çalışmamızda aslî olarak davaların yığılması ya da diğer adıyla kümülatif dava üzerinde durulmuş olmakla beraber, bu dava türünün objektif dava birleşmesi kavramı içerisindeki yeri ve özellikle diğer benzer dava türlerinden farklarına da değinilmiştir. Bu çerçevede, davaların yığılmasının şartları ve yargılama sürecinin gösterdiği özellikler ayrı bölümler altında detaylı olarak incelenmiş; Alman, İsviçre ve Avusturya hukukuna ait kanunî düzenlemeler ile görüş ve içtihatlara karşılaştırmalı olarak değinilmiştir.
İlk bölümde genel olarak dava birleşmesi ve davaların yığılmasının kavramsal farkları ve temel özellikleri ile davaların yığılmasının benzer dava ve kurumlarla farkları açıklanmıştır. İkinci bölümde ise, davaların yığılmasının şartları ve şartlardan herhangi birinin sağlanamaması hâlinde ortaya çıkacak sonuçlar ayrı ayrı ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise, belirli bir yargılama sürecinin her bir aşaması ayrı ayrı ele alınarak, tüm bu aşamalarda davaların yığılmasının arz ettiği özellikler üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede, karar ve kanun yolu aşamalarına da değinilmiş; davaların yığılmasında her bir taleple ilgili karar verme süreci ile bu kararların ayrı ayrı kanun yoluna taşınması sonucu ortaya çıkabilecek ihtimâller, istinaf ve temyiz kanun yolu çerçevesinde incelenmiştir.
Çalışmamızın sonuç bölümünde, tüm çalışma kapsamında varılan sonuçlara kısaca değinilmiş olmakla beraber, bu bölümden hemen önce olması gereken hukuk bakımından de lege ferenda öneriler sunulmuştur. Buradaki tespit ve önerilerimiz, olması gereken bakımından sadece bir tavsiye niteliğinde olup, mevcut düzenlemeler karşısında vardığımız sonuç ve görüşlerimiz, çalışma içinde ilgili bölümlerde ve kısaca sonuç bölümünde açıklanmıştır.