Tarihsel, Sosyolojik ve Eleştirel Bir Yaklaşım
Bir zamanlar “Doğudan gelen ışık” uzun zamandır parlaklığını yitirmiş görünüyor. O ışığın yeniden parlaması şüphe yok ki dünyayı da tekrar aydınlatacaktır.
“Uzun zamanlardan bugüne İslam dünyasının yaşadığı, yenmeye çalıştığı sefalet ve perişanlığın sorumluluğunu sadece Batının sömürgeciliğiyle izah etmek artık yeterince ikna edici görünmüyor. Asıl sebep ona bu sömürü ortamını hazırlayan İslam dünyasının kendi iç zihniyet, toplumsal ve ekonomik problemleridir. Tasavvuf böyle bir ortamda yarattığı sanal, ütopik atmosferle Müslümanları emperyalizmin sömürüsüne boyun eğip iç dünyalarına kapanacak bir zebunluğun yolunu açmıştır.
Çekilen bu sefaletin izalesi konusunda tasavvufun önerisi yine içe dönmek olmuştur. Yüzyıllardan bu yana onca evliyanın, onca keşif ve kerametlerinin, ilhamlarının, rüyalarının bu sefaleti bertaraf etmeye yaramadığı açıkça ortadadır. İslam dünyasını içinde bocaladığı meskenetten ve geri kalmışlıktan kurtulma yolunun akıl ve gerçek bilimden geçtiğini, ancak böylece yeni bir dinamizm kazanabileceğini göstermek ve Müslümanları buna ikna etmek gerekmektedir.”
–Ahmet Yaşar Ocak