“Sınır” ile Kerem Işık, “Dünyanın Güçlü Tarafı” adlı ilk romanından sonra yeniden öykülerden kurduğu bir evrene çağırıyor okuru. Kitabın, “Sınırın Ötesinde” adlı ilk bölümü, Ergöne adıyla mekânlaştırdığı fantastik bir evrene açılıyor. “Sınırın Gerisinde” bölümüyle de süren ortak tematik kaygılar, bu kitapta hem yazarın bildiğimiz dil ve üslubundan temel unsurları barındırıyor hem onu özellikle atmosfer ve karakter yaratmada ayrıntıcı özeniyle başka bir aşkınlığa taşıyor.
‘İnsan oluş’ meselesinin şiddetle sınandığı karanlık zamanlar… Yapıt, “Sınırın Ötesinde” ve “Sınırın Gerisinde” bölümleriyle bir iç-dış, dost-düşman, tanıdıklar-yabancılar çatışmasının, hatırlama-unutma geriliminin odağından kurgulanmış. Özellikle Ergöne, –bu yokyer ya da başka bir deyişle uydurulmuş, yazarın tasarımı mekân– zamanın tüm kötülüklerine, belirsizliklerine açık; karanlık, alacakaranlık bir atmosfer ve tuhaflıklar içeren topografyasıyla insanı –oluşu, varlık değeri ve yaşam hakkı üzerinden– bir anlamda tartışmaya açıyor. Nedir insan, nedir bu sınırlar; içler dışlar arası geçişler; nedir bu karanlık; yaşamaklar, ölmekler… Var mıdır umut? Orada devreye çocuklar girecektir Ergöne’de, sınır ötesinde ve gerisinde. Açıklığın, kurtuluş umudunun, geleceğin çatlaktan sızan ışığı olarak. Orada başlayan macera, henüz yazılmamış öykülerle o çocukların yaşam haklarının ve umutlarının peşinden bir sonraki yapıtıyla devam edecek görünmektedir.